Acil Serviste Pulmoner Tromboemboli Tanısı Alan Hastaların Retrospektif Olarak Değerlendirilmesi

Abstract

Pulmoner tromboemboli (PTE) önemli bir sağlık sorunudur. Bu çalışmada, acil serviste PTE tanısı alan hastaların altta yatan risk faktörleri, tanı yöntemleri, tedavi yöntemleri, mortalite oranları ve mortaliteye neden olan faktörler açısından retrospektif olarak değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Materyal ve metot: 2004 ile 2007 yılları arasında tedavi uygulanan 205 hasta retrospektif olarak değerlendirildi. Hastaların demografik özellikleri ile altta yatan risk faktörleri, uygulanan tanı yöntemleri, uygulanan tedavi yöntemleri, mortalite oranları ve mortaliteye neden olan faktörler incelendi.

Bulgular: Risk faktörü olarak hastaların 18’inde jinekolojik cerrahi girişim, 59’unda ortopedik cerrahi girişim, 20’sinde abdominal cerrahi girişim, 12’sinde intrakranial cerrahi girişim, 25’inde komorbid hastalıklar, 20’sinde immobilite öyküsü, beşinde antifosfolipid antikor pozitifliği, beşinde protein C ve protein S eksikliği ve üçünde oral kontraseptif kullanım öyküsü mevcutken 38 hastada herhangi bir risk faktörüne rastlanmamıştı. Onaltı hastada hastalık mortal seyretmişti.

Sonuç: PTE yaşamı tehdit eden bir hastalıktır ve erken tanınması önemlidir. Postoperatif dönemde gerekli medikal önlemlerin alınması ve düşük molekül ağırlıklı heparin profilaksisi ile derin venöz trombüs ve PTE oluşumunun önüne geçilebilir.

Pulmonary thromboembolism (PTE) is a major health problem. The aim of this study was the retrospective evaluation of patients diagnosed with pulmonary thromboembolism in the emergency department with regard to underlying risk factors, diagnostic procedures, treatment modalities, mortality rates and mortality-related factors.

Materials and method: Two hundred and five patients, that were treated between 2004 and 2007, were retrospectively evaluated. Demographic characteristics of the patients were analyzed together with underlying risk factors, diagnostic procedures, treatment modalities, mortality rates and mortality-related factors.

Results: With regard to risk factors, gynecological surgical interventions were present in 17 patients, orthopedical surgical interventions in 58, abdominal surgical interventions in 20, intracranial surgical interventions in 12, comorbid disorders in 25, history of immobility in 20, antiphospolipid antibody positivity in five, protein C and protein S defficiency in five and oral contraceptive use in three, whereas no risk factors could be observed in 35 patients. Sixteen patients had a mortal disease course.

Conclusion: PTE is a life threatening disorder and early recognition is important. In the postoperative period, appropriate medical measures and the prophylactic administration of low molecular weight heparin might prevent the development of deep vein thrombosis and, hence, PTE.